Öne Çıkan Yayın

YAŞ OLDU 44 (2016 Versiyon)

Birazdan Okuyacağınız yazı anlamsız bir hayattan vazgeçme değildir... Sadece içimdeki bazı duyguları paylaşma isteğiydi... 44 Yaşıma gi...

10 Aralık 2016 Cumartesi

3'ü 1 arada olmadı

Turkish Airlines Euroleague’in lig usulü oynanan ilk sezonunda ilk kez 3 takımımız aynı gece sahne aldı. Gecenin ilk kazananı temsilcimiz Anadolu Efes oldu. Yazıma başladığımda daha ilk yarı devam ediyordu ama sahada gördüğüm Anadolu Efes, Barselona Lassa’ya her türlü üstünlüğünü kabul ettirecek donanıma ve hazırlığa sahip gözüküyor. Aynı anda iki TV’de iki ayrı maçı yazarken umarım yazımı çöpe atmak zorunda kalmam… 

Lacivert-beyazlı temsilcimizin maçı kazanması için gerekli olan iyi yaptığı yüksek tempoyu sürekli korumak, bunun için özellikle savunma kaynaklı hızlı hücumlar yakalamak, sete set hücumda ise özellikle içeri penetre paslarda ısrar edip uzunların yavaş ayaklarından faydalanmak olmalı. Bireysel savunmada özellikle Tyrese Rice’in kontrollü delirmesine izin vermeli… Topun onda kalması hatta zorlayarak atması bizim istediğimiz bir şey olur. Sonuçta ligin en az skor atan takımının en skoreri Rice’sa bizim için sorun kendi skorumuzu üretmekten geri kalmamız olmalı. 

Barselona Lassa’nın maça ortak olabilmesi için tempoyu düşürüp, skoru 70 altına indirmesi gerekli. İlk yarı biraz evvel bitti ve 36-28’lik skorla Anadolu Efes önde… Kullanılan top sayısını olabildiğince azalmasını sağlayan konuk ekip, bence temsilcimizi istediği düzeyde durdurdu. Ama savunmada da biz geri adım atmadığımız için makul bir farkla ilk yarı sonuçlandı.





Üçüncü çeyreğe biraz sallantılı başladı Anadolu Efes… Özellikle basit top kayıplarıyla hücum ritminde aksaklıklar yaşadı. Maçın koparılma anlarındaki beceriksizlikler buna engel oldu. Ama bu anlarda Thomas Heurtel’in art arda attığı 12 sayı üçüncü çeyrekte maçın krize girmesini engelledi. Honeycutt oyundayken Anadolu Efes çok farklı bir oyun sergiliyor. Ribaunt alıyor, tempoyu yükseltiyor, hücum ribaundu alıyor, asist yapıyor. O aksadı mı ya da oyunda yokken sorun yaşanıyor… Son çeyrekte gereksiz kaygı ve kısa rotasyonumuzun yorulması ile tempo kayboldu. Eller titremeye başladı. (İlk yarıda güzel sinyaller veren Doğuş neden yeniden sahaya atılmadı anlayamadım) Yalancı penetreler yapıldı. Hâlbuki potaya gitseler daha etkin çözüm üretebilirlerdi. Maçın kırılma anı Cedi Osman’ın 58-54’ken kaçırdığı turnike ve sonrasındaki yaşadığı sakatlık oldu. O anda zaten kaosta olan takım elektrik kesti. Barselona Lassa ise kaygısızca bulduğu şutları sokmayı başarınca maç kafa kafaya geldi.  İki sayı gerideyken son 14 saniyede Honeycutt’ın kötü atılan şuta elini sokması ile giden maç, geri geldi biraz da şansın yardımıyla kazanılmış bir maç olarak kayıtlara geçti (72-68)… Bu kadar üstün oynanan bir mücadelede sadece 5 dakika kilitlenince az daha yazımı çöpe atıyordum! Üç maçlık maraton bir akşam için bana zorluk olurdu. Teşekkürler arkadaşlar.







Galatasaray Odeabank Atina’ya Ulaşmamış! 

Önemli eksikleri olan Galatasaray Odeabank çok daha farklı bitebilecek ilk yarıdan az hasarlı çıktı. Temsilcimiz deplasmanda önce rakip olma sonra da kazanma kurallarından çok uzak bir maç oynadı. ‘Mücadele’ kelimesini cümle içinde bile kullanamadım. Panathinaikos çok kötü oynadığı bir maçı kazandı. Bu cümleleri de daha 3.çeyrekte 6. Dakika oynanırken yazıyorum. Umarım yazının bu bölümünü çöpe atarım ama sanırım bu mümkün olmayacak. Bu arada maçtan ayrı bir konuya değinmem lazım. Takımın oyun kurucu sorunu ortadayken hareketli günler yaşandı ve Justin Dentmon ayrılırken gidecek sandığımız Russ Smith affedildi! Justin’in gitmesinin nedeni farklı olabilir ama Russ Smith’in affedilmesi için ne oldu bilmiyor ve anlamıyorum… Atina deplasmanı neden bu kadar yok sayıldı çözemedim. Bu değişimden takım rahatsız mı oldu? Sadece spekülasyon belki ama takımı sahada bu kadar oynamayan bir grup olarak görmeye alışık değiliz… Maalesef maçın daha fazla yazılacak bir kısmı yok… Yakında merak ettiğimiz bu konuların cevaplarını umarım öğreniriz.Aşağıdaki grafik zaten yeterli özet olacaktır.


 
Bask’lar Oynadı Daçka Seyretti 

Darüşşafaka Doğuş, ilk yarıda sadece 19 sayı ürettiği Baskonia karşısında hücumda pas yapmayan, sadece topu eline alanın potaya gitmeye çalıştığı, savunmayı hiç okumaya çalışmadığı, çok kötü bir görüntüdeydi. Sanki at gözlüğü takmış ilk kez bir araya gelen şaşkın bir topluluk olarak takım oyunundan uzaklardı. Saha içi toplam 8/35, serbest atış çizgisinden ise 0/5 atan Daçka, rakip olabilmekten çok uzak kaldı. Savunmada özellikle uzunları savunmakta da zorluk yaşayan temsilcimiz zaman zaman alan savunması da denemeye çalıştı. Hücumda çok akıllı oynayıp pas/şut/atıcı seçimlerini son derece iyi yapan Baskonia Vitoria Gasteiz, bazı anlarda şiir gibi oynadı. Özellikle Larkin, Budinger, Diop, Shengelia paslaşması ile yediğimiz smaç bir ders niteliğindeydi.












İkinci yarı başladığında durumu inkâr etmeye çalışan bir çaba vardı Daçka’da... Sertlik olarak bir şey yapmaya çalışırken hücum yöntemi konusunda hala at gözlükleriyle oynamaya çalışan oyuncu grubu skor üretmemeye devam etti. Özellikle kısalar 3. Sınıf sokak basketbolcuları gibi sanki bireysel bir mücadele içindeydiler. Aldıkları her topu tek yön potaymış gibi tek başlarına kullanmaya çalıştılar. Saçma sapan bu oyuna neden olan ruh halini çok merak ediyorum. Darüşşafaka Doğuş üçüncü çeyrek biterken sadece 33 sayı üretmiş, potasında 55 sayıya izin vermişti. Son çeyrekte skor 63-38’ken ıstırabıma son vermek için yazımı tamamlıyorum. Geceyi zorda olsa güzel bir galibiyet ve iki hezimetle kapattık. Umarım çok daha keyifli, rakip olabildiğimiz maçlar seyrederiz.

https://twitter.com/burcinbadem
https://www.facebook.com/burcin.badem
http://burcinbadem.blogspot.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder