Ana içeriğe atla

Darüşşafaka'da Yeniden Doğuş


Darüşşafaka'da Yeniden Doğuş

 11-16-11 09:11 http://gamaspor.com/yazi/64/darussafakada-yeniden-dogus 

İlk sivil toplum kuruluşu olarak bu topraklarda büyük bir misyona sahip 153 yıllık bir eğitim kurumunun spor kulübü “Doğuş” organizasyonuyla yeniden doğuyor. Basketbolumuzun ihtiyacı olan ‘spor pazarlaması – pazarlamada spor’ ilişkisini Darüşşafaka Doğuş çok başarılı biçimde inşa ediyor. 

Salonun bulunduğu yer, salon yapısı, işletmesi, öncesi, sırası ve sonrasındaki hizmet kalitesi, sportif olarak (bir miktar fazla bütçeli de olsa) hedefleri olan bir takım sahaya sürülmesi, sahanın içinde tutulmak istenen seyirci profilini memnun edebilmek için her türlü çalışma ciddiyetle yürütülüyor. Tüm bunları TV’den seyrederken görmemize rağmen bugün salona gidince çok daha iyi hissettim. Kızım Sarıyer Mürüvvet Evyap’da okuyor ve okul sonrası eve gelmeden mümkün olan tüm Darüşşafaka Doğuş maçlarına gitmek istiyor. Bu benim için çok önemli bir gösterge. 

Maç öncesi kaliteli ses düzeninden gelen keyif veren müzik, oyuncular tanıtılırken görsel şovla harika bir anons, “Taraftar”dan ziyade basketbolsever olarak salonu dolduranları takıma desteğini başarıyla yöneten bando ve anonsçu, dansçılar (10 Kasım nedeniyle bu maçta yoktu), maskotlar, güzel interaktif jestler, hepsi seyir lezzetini arttıran faktörler. Darüşşafaka’nın kurumsal varoluş sebebini, hatırlatan küçük ama önemli farkındalıklar… Tüm planı yapan, uygulayan ekibi gönülden kutlarım. Ekip diyorum çünkü bu bir takım işi… İbrahim Kutluay liderliğinde gerçekleşen bu operasyon, sportif başarıları da fazlasıyla hak ediyor.
İşin teknik tarafı maça gelirsek…

Tek cümlelik özet: Darüşşafaka Doğuş rahat kazanacağı maça rakibini kendisi ortak etti.

Savunmada çok iyi başlayan Darüşşafaka Doğuş, özellikle 1-2-1-1 Tam saha baskı ile rakibin temposunu bozdu. İlk çeyrekte 2 basit hata üzerine yenilen kolay basket olmasa rakip 13 sayıda kalacaktı. Hücumda top koşturulurken her şey yolunda gidiyordu. İkinci çeyrekte bir anda top elde tutulmaya başlandı. Pas akıcılıkları durdu. Sayı atamayınca tam saha baskı sayısı azaldı, azalınca da rakip kafayı kaldırmaya başladı. Sonuçta basketbolu bilen, becerikli oyuncuların, ufuk çizgisini görmesine izin verirseniz, maharetlerini gösterebilirler. İkinci çeyrekte TV molasına kadar (04:42 kala) sahada üstün olan temsilcimiz bir anda iyi oynadığı oyundan vazgeçti (34-26). Hücumda tıkanırken savunmada ise net ribaunt alamadı. Üç dakika içinde 12 sayıyı potasında görünce 37-38 geri düştü ve ilk yarı 40-40 bitti.

Üçüncü çeyrek ise her bakımdan güzel geçti maç 20’ye gidecek gibi durmaya başladı. Özellikle tam saha baskıdan kapılan toplar moral verdi. Rakibe boş şut imkânı verilmedi. Attıkları her sayıyı fazlasıyla hak etmek zorunda kalan Brose Basket sadece 10 sayı üretebildi. Böylece 3. Çeyrek 60-50 Darüşşafaka Doğuş’un oldu. Ancak 4. Çeyrek öncesi molada ne konuşuldu bilemiyorum ama sahanın en iyi 3 oyuncusunu birden (Moerman, Clyburn, Wanamaker) kenarda tutan Blatt inanılmaz bir seriye izin verdi. O ana kadar maçın ön stratejisini de maç sırasını da iyi yöneten coach akla zarar verdiği kararla 91 saniyede 8-0’lık seriye göz yummuş oldu. Yukarıdaki üçlünün en az ikisi sahada olmadığında sorun yaşıyor. Birkan Batuk benim çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir sporcu. Şut isabet kapasitesi ve ritmi üst düzey değil. Atmak zorunda olduğu için atıyor gibi davranıyor. Sağ ayağını sağlam basamadan attığı telaşlı hiçbir şutu girmiyor. Bunun farkında olmalı. İki boş şutu soktuğu anda her şey onun için de takımı için de değişecek…

Wilbekin enteresan bir oyuncu “coach katili” yabani mantar gibi… Yetenekli, istekli, savaşçı, iyi niyetli ama karar mekanizması bu özelliklerle senkron değil. Kaybettiğin bir maçı kazandırabilir de kazandım dediğin maçı verebilir de… Allah teknik ekibine sabır versin.

Maç 70-70’de bitime 52 saniye varken Bertans’la boş şutu sokamayan Daçka’ya hakemler “bence” güzel bir iyilik yaptılar ve Causeur’in aldığı ribaunt sonrası Marcus Slaughter’ın faulünü çalmadılar. Fransız oyuncu kontrolünü kaybeder gibi olduğu anda sahanın yıldızı Will Clyburn topu çaldı. Wannamaker’in da dengeli şutu sokması ve sonrası kalan faul haklarını da çok iyi kullanan Darüşşafaka Doğuş, seçilmiş atış şansı vermedi zor da olsa evinde ilk galibiyetini almış oldu.

Bakmayın son topa, aslında maçın tamamını iyi oynayan ekibimiz hakkıyla galip geldi. Tek sorun çok daha net bir galibiyetin son topa kalmasıydı. Pazartesi günü Fenerbahçe karşısında oynadıkları topun yarısını oynasalar 20’yle bitebilecek bir maçtı. Aşağıdaki grafikleri incelediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Yazımı tekrar okuduğumda eksik bıraktığımı fark ettiğim üç konu var. Adrien Moerman, bu takım için her bakımdan çok önemli bir değer. Boş şutları kendisine yaratan bir organizasyon var ama sanki onun sırtı dönük oyunlarında bulunacak sayı ve onun vereceği sayı pasları çeşitlemesi arttırılmalı.

Will Clyburn’den az bahsetmişim ki bu akşam galibiyeti kazandıran oyuncu oldu. Seyretmesi keyifli, eğlenceli… Sahanın her iki tarafında çok fazla şeyi yapabilen yetenekli bir o kadar da sakin… Bu özelliklerini kullanabilmek için de çabasını eksik etmiyor. 

Son konu ise uzun rotasyonu… Semih Erden’in bu hafta dönmesi bekleniyor. Yaklaşık 15 gündür takım çalışmalarını sürdüren milli oyuncunun dönüş kalitesi takımın başarısına direkt etki yapacak. Gerçek 5 numara olarak hem fiziksel hem de hücum varyasyon değişkenliği takımının seviyesini bir basamak yükseltecektir.

Evinde oynadığı maçlarda galip gelmeyi bu akşama bırakan Darüşşafaka Doğuş’u hem bu galibiyet hem de sporun “İŞ” kısmına kattıklarından dolayı tebrik ediyorum. 
Mail: burcin.badem@beyazgolge.org

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAŞ OLDU 44 (2016 Versiyon)

Birazdan Okuyacağınız yazı anlamsız bir hayattan vazgeçme değildir... Sadece içimdeki bazı duyguları paylaşma isteğiydi... 44 Yaşıma girdiğim 5 Kasım 2015'de yazıldı... Hayatımdaki keskin son gelişmelere istinaden sadece yenileme ve temizlik yapıldı... B u sabah spor yaparken geçtiğimiz hafta ajanslara düşen bir haberi tekrar okuma fırsatım oldu. Brezilyalı İş Adamı Thane Chiqinho Scarpa’nın organ bağışına dikkat çekmek amacıyla sosyal medya aracılığıyla yaptığı garip çıkış ve açıklama ile kafamda deli sorular oluştu… Birazdan okuyacaklarınızı neden yazma gereği duydum net bilemiyorum. Ama gerekli olduğuna nedense eminim… Ne demekse artık… Bundan tam 24 sene önce Türk Böbrek Vakfı’nda Organ Bağışımı gerçekleştirmiştim. Yirmi dört sene önce benim için çok uzak gelen bu ihtimale şimdi daha yakın olduğumu gerçekleri çok daha iyi görerek hissediyorum. Çok yakınlarımızı genç yaşta kötü hastalıklara kurban veriyoruz. Gözümüzün önünde kayıp giden yaşamlara kanımızla can olm...

SON MOHİKAN

Karşıyaka, tarihinin en zor sezonunu yaşadı. Sezonun daha ortası gelmeden teknik kadrosu da oyuncuları da birer birer ayrılırken Muhsin Yaşar “Son Mohikan” gibi mücadele etti. Böylece ligin simge takımının küme düşmeden sezonu tamamlamasında önemli rol oynadı. Direnişin ve Gelişimin Sembolü Basketbol dünyasında uzun oyuncuların fiziksel ve zihinsel olgunluğa daha geç eriştiği sıkça konuşulur. Muhsin Yaşar, bu tezin en güncel ve en başarılı örneklerinden biri. 29 yaşında kariyerinde yeni bir seviyeye ulaşan oyuncu, çalışkanlığı, sabrı ve gelişime açık yapısıyla genç uzunlara da örnek teşkil ediyor. Parlayan Sezonu 29 yaşındaki uzun forvet Muhsin Yaşar, bu sezon hem bireysel kariyerinde hem de Karşıyaka forması altında en dikkat çeken dönemlerinden birini yaşadı. Geçtiğimiz yıllarda genellikle “görev oyuncusu” kimliğiyle rotasyonda yer alan Muhsin, bu sezon Karşıyaka’nın yaşadığı mali zorluklar nedeniyle sahada daha fazla süre aldı ve bu fırsatı azmi, disiplini ve güçlü karakter...

İZZET TÜRKYILMAZ

İZZET TÜRKYILMAZ Mayıs ayında 26 yaşını dolduracak olan İzzet Türkyılmaz’a halen tüm basketbol camiası genç oyuncu muamelesi yapıyor. Senelerdir profesyonel seviyede basketbol takımlarında olabilecek en iyi antrenör kadrosundan eğitim alan İzzet’ten ben dahil bir çok basketbol adamı bir sıçrama bekledik. En son bu tarz fizik ve yeteneklere sahip basketbolcu Ömer Büyükaycan’dı. Kendisi basketbolumuza beklentilerin altında geri dönüş sağlarken İzzet’i onunla kıyaslamak bile Ömer abiye hakaret olur gibi duruyor. O zamanki vizyonumuz bugünlere yakın olsaydı belki de NBA’de forma giyecek ilk oyuncumuz Ömer Büyükaycan olacaktı. Resim: 2012 Adidas Eurocamp İzzet’in kelime anlamı: Yenilgiye uğramayı ve aşağılanmayı önleyen güçlü ve saygın konum. Hiç kimsenin ismi tabii ki kaderini çizemez, çizmemeli ama İzzet’in durumu biraz isminin anlamını yansıtmaktan farklı. 1990 yılında Ayvalık’ta Dünya’ya gelen fiziksel olarak sürekli göze batan biri oldu. Bölgesine hakim yetenek taramal...