Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İZZET TÜRKYILMAZ

İZZET TÜRKYILMAZ Mayıs ayında 26 yaşını dolduracak olan İzzet Türkyılmaz’a halen tüm basketbol camiası genç oyuncu muamelesi yapıyor. Senelerdir profesyonel seviyede basketbol takımlarında olabilecek en iyi antrenör kadrosundan eğitim alan İzzet’ten ben dahil bir çok basketbol adamı bir sıçrama bekledik. En son bu tarz fizik ve yeteneklere sahip basketbolcu Ömer Büyükaycan’dı. Kendisi basketbolumuza beklentilerin altında geri dönüş sağlarken İzzet’i onunla kıyaslamak bile Ömer abiye hakaret olur gibi duruyor. O zamanki vizyonumuz bugünlere yakın olsaydı belki de NBA’de forma giyecek ilk oyuncumuz Ömer Büyükaycan olacaktı. Resim: 2012 Adidas Eurocamp İzzet’in kelime anlamı: Yenilgiye uğramayı ve aşağılanmayı önleyen güçlü ve saygın konum. Hiç kimsenin ismi tabii ki kaderini çizemez, çizmemeli ama İzzet’in durumu biraz isminin anlamını yansıtmaktan farklı. 1990 yılında Ayvalık’ta Dünya’ya gelen fiziksel olarak sürekli göze batan biri oldu. Bölgesine hakim yetenek taramal...

TEŞEKKÜR

Federer Olabilmek 2007

Son onbeş gündür hergün sabahın 02:00'sinden öğleden sonra 17:00'ye kadar Eurosport'ta Avustralya Açık Tenis Şampiyonası'nı büyük bir keyifle seyrettim. Özellikle son 2 senedir tenis hayatımda  önemli  bir ver almaya başladı. Hem oynamaktan hem de seyretmekten büyük keyif alıyorum. Hayatımın aşkı basketbola neredeyse denk durumda... Bu sevgiyi başlatan ve büyüten en önemli faktör İsviçreli rekortmen tenisçi ve mükemmel kişilik Roger Federer... Bugün Roger Federer'den bahsetmek ihtiyacı hissediyorum. İki gün evvel yaşanan olaylar beni buna mecbur hissettirdi. Basketbolu esir alan hip hop kültürü her geçen gün sinirimi bozdukça daha çok tenise yöneliyorum. "I'm what I'm" tarzı, hayatta kendinden başka kimseyi önemsemeyen, hatta takmayan kişilikte basketbolcular çoğaldıkça, Tenis kültürüne gıptayla bakıyorum. Biraz Federer kimdir, başarıları nedir; size bahsedeyim ki ne demek istediğimi daha iyi anlatayım...  Roger Federer, sponsorluk ve turnuv...

CANIM KIZIM 2015

Canım Evladım Çağlam; Bundan beş sene önce sana yazdığım mektuptan çok farklı bir durumda değiliz... Hala sen benim en  değerli varlığımsın. Sadece tek fark sen 5 yas daha büyüksün. Artık genç bir kızsın. Hayattan  beklentilerin farklılaşmaya başladı. Farkındalıkların değişti. Tahsilin konusunda kaygıların ve  hedeflerin daha belirginleşti. Bununla beraber sorumlulukların da tabii ki artıyor. Tenis-okul ikilisi arasında nasıl bir denge kuracağın konusunda sana elimden gelen yardımı her  zamanki gibi eksik etmeyeceğim. Ancak senin de bana ve bize yardımcı olman gerekiyor. Daha az kırılgan olabilmen için çabalamamız  lazım; bu sana hem tenis hem de gelecek hayatında lazım olacak bir nitelik... Tüm bu uğraşılar içerisinde bir saniye bile senin mutluluğunun için çabalayacağımızı unutma! Ailemizin hiç bir üyesi senin mutsuzluğunu istemez ancak bazı beceriksizlikler yapabiliriz. Bunları  olabildiğince görmezden gelmeni rica ediyorum. Biz sana güvenmekten bi...

YAŞ OLDU 44 (2016 Versiyon)

Birazdan Okuyacağınız yazı anlamsız bir hayattan vazgeçme değildir... Sadece içimdeki bazı duyguları paylaşma isteğiydi... 44 Yaşıma girdiğim 5 Kasım 2015'de yazıldı... Hayatımdaki keskin son gelişmelere istinaden sadece yenileme ve temizlik yapıldı... B u sabah spor yaparken geçtiğimiz hafta ajanslara düşen bir haberi tekrar okuma fırsatım oldu. Brezilyalı İş Adamı Thane Chiqinho Scarpa’nın organ bağışına dikkat çekmek amacıyla sosyal medya aracılığıyla yaptığı garip çıkış ve açıklama ile kafamda deli sorular oluştu… Birazdan okuyacaklarınızı neden yazma gereği duydum net bilemiyorum. Ama gerekli olduğuna nedense eminim… Ne demekse artık… Bundan tam 24 sene önce Türk Böbrek Vakfı’nda Organ Bağışımı gerçekleştirmiştim. Yirmi dört sene önce benim için çok uzak gelen bu ihtimale şimdi daha yakın olduğumu gerçekleri çok daha iyi görerek hissediyorum. Çok yakınlarımızı genç yaşta kötü hastalıklara kurban veriyoruz. Gözümüzün önünde kayıp giden yaşamlara kanımızla can olm...

GİDİYORUM HAYATTAN ALACAKLI

GİDİYORUM HAYATTAN ALACAKLI Gidiyorum, yaralı kalbimle, Gidiyorum, yeni bir hayata, yeni bir umutla, Biliyorum ardımda sevdiklerimi bırakıyorum, Ben de isterdim aşklarımla kalabilmek, Kızımla, evimle, basketbolumla, İstanbul’umla, gerçek dostlarımla ve seninle bir olabilmek, Bize hep filmlerde iyilerin kazandığını öğrettiler, Kötülerin dünyasını çok geç tanıdım, Hep iyi oldum, HAYATTAN alacaklı, Vazgeçmedim, kaybettim, ama huzurlu uyudum. Aynaya bakınca bile dürüst olamayanların dünyasında mutsuzluğum yedi beni… Kendime yeni bir hayat kurmadan sevdiklerimle layığıyla olamayacaktım… Kırk yaşımda hayata sıfırdan başlıyorum. Senden, sizden, tüm sevdiklerimden uzak… Bana yeniden, şartsız kucaklayanlarla yepyeni bir yola düşerek… Hiçbirinizi unutmadan gidiyorum HAYATTAN ALACAKLI, Hepiniz kalbimdesiniz, hepiniz biliyorsunuz yerinizi, Bilmiyorum ben sizin kalbinizdeki yere layık mıyım? Yine de gidiyorum HAYATTAN ALACAKLI… Hayattan ALACAKLI, dostlarına HELALLİK BORÇLU ol...

Ey Basketboldan Ekmek Kazananlar!

Ey Basketboldan Ekmek Kazananlar! Basketbolu oynayan, yöneten, yazan herkes ağzınızdan çıkanı duymalısınız. Sadece kendinizi değil koskoca bir sektörü temsil ediyorsunuz. Yaptığınız her fanatiklik ve at gözlüğüyle insanları kandırma çabanız bu akşam yaşanan rezillikleri meydana getiriyor. Oyuncusundan antrenörüne, başkanından yöneticisine, hakeminden polisine, herkes şapkasını önüne alıp düşünmeli.   Alt tarafı bir kupa için bir spor dalına bu kadar zarar vermekten çekinmemenizin altında yatan nedenler neler? Fanatikliği okşayarak satmaya çalıştığınız formalar mı? Yoksa yerinize gelecek sene başka antrenörlerle konuşulduğunu öğrenince hedef yansıtma çabaları mı? Birbirinize el veremeyecek kadar nefret neden? Hadi antrenörler birbirine girmiş; peki ya basketbolcular ya siz? Hakemlerle oynaşan 20 yaşında boyu büyük aklı kısa çocuklar. Kaşar ağabeylerinizi mi örnek alıyorsunuz? Basketbol adamı olarak basketbolu sevdirmek için çalışanlara vereceğiniz destek bu mu? Gelecek s...

DİKKAT ÇIĞ GELİYOR! 2008

DİKKAT ÇIĞ GELİYOR! Önümüzdeki günlerde 37 yaşımı bitireceğim. Doğduğumdan beri basketbolun içindeyim. Tenis oynayan dokuz yaşında bir kız babasıyım, eski basketbolcuyum, basketbol antrenörüyüm vs. vs. ama en önemlisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Şu anda spor adına hiç ama hiç doğru yolda olmadığımızı açık seçik görebiliyorum. Sadece spor mu? Tabii ki değil ama spor toplum birlikteliğinin başarılması için en önemli araç ve biz bunu hiç kullanamıyoruz. İsviçre Dünya'nın en medeni ülkelerinden biri nüfusu yaklaşık Yedi Buçuk Milyon... Kişi başı gelir düzeyi ise ortalama 33.000 Dolar bu da demek ki ortalama ailede yeni doğan bir çocuğun hesabında 33.000$ var... Hayatını kurtarmak için herhangi bir spordan para kazanmak gibi hedefi yok. “Oğlum-kızım biran evvel büyüsün, okusun ya da en iyisi okumasın futbolcu, basketbolcu olsun parayı kaldırsın bizi de kurtarsın” gibi bir durum yok… Futbol takımları milli temsil düzeyinde belirli bir seviyede standardını belirlemiş… (Bu arada fu...

Kendimize gelelim! 16.04.2012

Kendimize gelelim! Her hafta son dakikada yeni bir şey çıkıyor; yazdığım yazıyı çöpe atıp yenisinin başına geçiyorum. Bu haftaki hiç de hoş bir neden değil. Aslında senelerdir önce sporcu sonra yönetici olarak hizmet ettiği kulüpte çok başarılı işler çıkaran Banvit Genel Menajeri Turgay Çataloluk’tan bahsedecektim. Ama ağzımızın tadı saçma sapan zihinler yüzünden bozuldu. Öyle bir bozuldu ki bu yazıyı yazmam farz oldu. Nereye gidiyoruz? Nasıl bir paranoyanın ve güvenmezliğin ağına düştük? Kimse kimseye güvenmiyor ve oturduğu yerden bir şeyler uydurup başkalarına iftira atmayı, hakaret etmeyi işten sayıyor… Yakın zaman kadar basketbol topunu yolda bulsa karakola bomba diye götürecek kişiler birbirlerine hakaret etmeyi bırakıp hayatlarını şerefiyle sürdüren, işini iyi yapan dostlarımıza “maçı satacak, o buna yatacak, bu ondan para alır maçı verir!” vb. iftiralarla bulaştılar. Bu nasıl bir ŞEREFSİZLİKTİR! Taraftarsan taraftarlığını yap, maça git ama önce bedava bilet kovalama, bi...

Kızıma - 2008

Biricik Aşkım, Sevgili Kızım, Çağla Irmak; irdi. Sabah hemen ilk uçakla İstanbul’a geldim. Kendimden geçmiş aklım başında değildi… Hem seni hem de annenin sağlığını merak ederken kâh ağlıyor, kâh gülüyor ama çoğunlukla titriyordum. Kendimi en aciz hissettiğim anlardı. Sen de ben de bir yoldaydık ama senin yolun benimkinden çok daha zordu. Annen seni doğurmak için kim bilir neler çekti! En sonunda hastaneye geldim. İlk gördüğümde kalbim yerinden çıkacak gibiydi… Hiç unutamıyorum kara, kuru, çirkin bir ördek yavrusu gibiydin. Zaman sular gibi akıp geçti, şimdi ise bir kuğu gibi gururla ortalıkta salınıyorsun… Sevgili kızım, hayatın boyunca nadiren kolay ama daha fazlasıyla zor günlerin olacak… Sabırla çalışıp çabalarsan bu zorlukları teker teker aşacaksın. Alt ettiğin her zorluk seni daha güçlü kılacaktır. Şu anda okuduklarına bir anlam veremiyor olabilirsin bir iki yıl içinde ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın. Hayatımın son saniyesine kadar seni tapıncaya kadar sevecek v...

Başaramamak!

Başaramamak! Birçok şeyi başaramayabiliriz… Mesela kişisel olarak koyduğunuz hedefleri başaramayabilirsiniz… Önünüzde engeller vardır. Aşamayabilirsiniz. Etkenler sadece siz değilsinizdir… Hem kişisel gelişim göstermeniz hem de dış etkenlerden pozitif faydalanmanız gerekir. Ama başarabileceğiniz ve sadece size bağlı olan tek şey iyi olabilmektir… A ma o da kolay değil! “İyi” neye göre, nasıl! Peki ya derecesi? Pekiyi, çok iyi veya sadece iyi olabilmek objektif mi yoksa sübjektif bir kavram mıdır? Mesela iyi taraftarlık ne demek? Ne yapmak lazım? Maçı kazan(dır)mak mıdır? Nedir eve gidip yatağında yattığında seni huzurlu kılan? Aşağıdaki diyaloglar mı maç sonrası “zaferiniz-hüznünüz”? Kazanan: -          Ne güzel küfrettik ama! -          Abi gördün mü gazetecinin laptopu nasıl kırdım! -          Gördüm, polise çaktırmadan nasıl soktuk içeri torpi...